Hayriye Erkök ile Söyleşi
Sayın Hayriye Erkök,
Önce sizi tanımak isteriz, kısaca bize kendinizden bahseder misiniz?
82 yaşımdayım. Ressam ve seramik sanatçısıyım. Ankara’da yaşıyorum. Babamı kaybettiğimde 9 yaşındaydım. Sonrasında üvey babamın münasip görmesiyle, Kız Teknik Yüksek okulunu bititinceye kadar hayatım hep yatılı okullarda geçti. Mezuniyetim sonrasında, İskenderun’da resim öğretmenliği yaparken, çocukluk arkadaşım komşumuzun oğlu Cemil’in, romanlara konu olacak gayretleri ile beni bulması, sonrasında 40 yıl süren peri masalı gibi çok mutlu bir evliliğe dönüştü. Hayatımın en büyük acısı kocamı kaybettiğim gündü ve sonrasında tek çocuğum olan, Amerika’da yaşayan kızımın hasretini bana hissettirmeyen hayvanlarla ve sokalarda bulduğum muhtaç insanlara, çocuklara elimden geldiğince mağduriyetlerini giderme çabalarımı sığdırmaya çalıştığım bir hayatım var.
Cemil Erkök
Hayriye Erkök
Hayriye Erkök ve Gamze Erkök
Hayvan sevginizle ne zaman, nasıl tanıştınız?
Rahmetli babam keman sanatçısı idi, evimizde daima kemanını çalarken onu huşu içerisnde dinleyen kedilerimiz vardı ama hayvan sevgisinin bana babaannemden geçtiğini sanıyorum. Babaannemin, boyunları mavi boncuklu kedileri köpekleri ile dolu evinde, bahçesinde bugün gibi hatırladığım mutlu çocukluk günlerim geçti. Hayvanlara olan sevgim ve merhametim, hiç hayvan sevmeyen anneme, kocamın ailesine rağmen, eşim ve bende hiç eksilmedi, daima arttı.
Sayın Erkök, ileri sayılabilecek yaşınıza karşın hem bedenen hem de ruhen çok genç görünüyorsunuz, bunun sırrı hayvanlara olan ilgi ve sevginizde saklı olabilir mi?
Nezaketinize çok teşekkür ederim. Elbetteki ki görüşünüzde çok haklısınız. Tanrının bana bahşetmiş olduğu tüm nimetleri duaları ile kazandığıma inandığım hayvanlara kendimi adamışlığın mutluluğu içerisinde, her gün 500 hayvana elimle pişirdiğim yemek, bu yemekleri bizzat taşıyp, elimle yedirmesem, onların doymasını seyretmenin manevi huzurunu yaşamasam, ben şimdiye çoktan yaşlanmış veya ölmüş olurdum.
Bize Haykod’un nasıl kurulduğunu, amacını, ve faaliyetlerini ve eriştiği noktayı anlatır mısınız?
Haykod 1955 yılnda Ataturk’ün vasiyeti üzerine, devrin cumhurbaşkanı tarafında, ülkenin aydınları, siyasetçileri sefirleri ve sanatçılarının kurucu üyeleri olduğu, en itibarlı bir dernek olarak kurulmuş ve senelik baloları, Cumhuriyet Balosundan sonra herkesin katılmak istediği dillere destan senelik imtiyaz iken, geçen yıllar içerisinde, Hayvan olayının meşakketi üyeleri bezdirmiş, herkes çekilmiş, dernek borçlarla, hasyvanlar kaderleriyle başbaşa kalmışlar. Bizim tanışmamız ise; 1968 yılında oldu. O yıllarda, ilk okulu taktirname ile bitiren kızımızı Amerika’da Disneyland’e götürme sözü verebilmiş, gelir düzeyi orta halliden biraz daha ehven bir aile idik. Bir tane köpeğimiz vardı ve Cemil köpeğimizi bırakmak için bir pansiyon aramaya gitmişti. Akşam eve, geldiğinde yüzü bulutlu, gözleri buğulu idi. “Hanım Amerika’ya gidemiyoruz. Ben bugün bir yere gittim. Büyük bir yangın felaketi geçirmişler. 600 hayvan yanarak ölmüş, geriye kalanlar da portak sanıkları içerisinde hapisler, ben seyahat paramızı oraya bağışladım” dedi. “Çok iyi etmişsin” dedim. Ertesi gün, hiç haberimiz olmayan bu derneğin başkanı olan bir hanımefendi bize teşekküre geldi.
Eşimin ellerine sarılıp: “Oğlum Allah senden razı olsun. Ben 80 yaşındayım, eşim sefir idi ondan kalan tüm serveti harcamama rağmen bu hayvanları yaşatamadım. Dün sen gelmemiş olsa idin, hepsini öldürüp, kendimi de öldürecektim. Ne olur bu derneği benim üzermden sen al ve bu hayvanları yaşat” dedi. Sessizce yukarıya çıktım, mavi ipek bir mendil içersinde sakladığım, düğünümde takılan ve çocuğumun da hediye edilen atınları getirip Cemil’e uzattım ve Bu hayvanları ne olur yaşatalım” dedim.O günden sonra, vefatına kadar Cemil ve sonrasında ben, bir gün dahi tatil yapamadık, bir gün dinlenemedik, bir gün ayağımızı denize sokamadık ama bir tek gün de bu kararımızdan pişmanlık duymadık.O günden itbaren de, Haykod küllerden doğmuş bir yaşam sığınağı oldu. Dünyada emsali olmayan bir uygulama olan, belediye desteksiz barınağımızda, her türlü maddi ve manevi sorumluğunu üstlendiğimiz 500 kadar ayıdan ata, kediden köpeğe muhtelif hayvanın ömrünün sonuna kadar yaşatılmasının yanısıra; HAYKOD Etik ve ahlakı ile eşsiz, örnek alına bir ekol, bir okul oldu. Kızımın da babasının ölümünden sonra bayrağı devir alması ile, satırlara sığamayacak sayıda ve önemde faaliyetlerimizi hayata geçirdik, bu faaliyetlerimizden bir kısmını www.haykod.org sitemizde görmek mümkündür.
Hayriye Erkök
Haykod’un amacı: Dünyanın herhangi bir kösesinde bir kuşun dahi yaşaması bizim elimizde ise, hiç bir bahene ardına saklanmadan o hayvanı yaşatmaktır. Haykod’dan sonra hiç bir hayvan amaçlı derneğin, 56 yıldır; KAMU YARARINA ÇALIŞAN DERNEK ibaresini hak edememiş olması, bu alandaki yalnızlığımızın üzüntüsü ve uktesidir.
Sizce sokak hayvanları sorunu nasıl çözülür?
Sokak hayvanlarını SORUN olarak görmeyerek, onların toplumun bir parçası olduğunu, her mahallenin belli sayıda köpeğinin , kedisinin o hudutlar içerisine zararlı hiç bir canlıyı sokmama görevini, maaşşsız üstlenen görevliler olduğu bilincine vararak, hayvanı tanıyarak, hayvanlardan insanlık adına çok şey öğrenileceği gerçeğini idrak ederek ve Tanrı'nın biz insanlara lutuf ve emaneti olan bu canlılara merhamet ve himaye ederek çözülür.
Yasalar hayvanı korur mu? 5199 sayılı yasanın artı ve eksileri sizce nelerdir?
Hayvanları Koruma yasası, rahmetli eşim Cemil Erkök’ün çocuğu gibi üzerinde çalıştığı, 14 yıl emek verdiği ve son nefesinde dahi , ileriyi daima görme yeteneği ile, giderilmeyen endişeleri ile gözünün açık gittiği bir Haykod eseridir. Vefatını takiben kızım Gamze Erkök’ün üstün çabaları ile, olması gerekenin ancak %80 lik kısmı kabul görerek uygulamaya geçti. Halen eksikliklerin giderilmesi için en detaylı çalışmaları yapmış olmamıza rağmen, TBMM’de kulis yapmak için kadro ve maddi eksikliklerimizden ötürü, yine hayvan üzerinden rant sağlamak isteyen bir takım kişi ve derneklerce yasa iyice tahrif edilme yolundadır. Yasanın bütünü artıdır ama uygulamalardaki eksiklikler, tanımındaki açıklıklar yasanın amacına hizmet etmesine manidir. Örneğin adı üzerinde ev ve süs hayvanının evde beslenilemesi sorunu, bugün tüm hayvan sahiplerinin en büyük hak kaybıdır. Anayasal haklarına dahi aykırılıktır. Bir başka örnek, “Muhtaç hayvan” yerine “Sahipli ve sahipsiz hayvan” diye ayrıştırılması uygulamada çözümsüzlüklere neden olmaktadır ve elbette ki cezaların yükseltilmesi ve caydıcı hale getirilmesi de gereklidir.
Hayvana şiddet son dönemlerde yoğunlaşan kadın ve çocuğa şiddete basamak teşkil eder mi?
Elbette ki. Batılı ülkelerde yapılan tüm bilimseli sosyal ve psikoljik araştırmalarla ispat edilmiştir ki: Seri katillerin istisnasız %100 ü çocukken, hayvanlara eziyet eden ve öldüren kişilerden oluşmaktadır. Sözlü veya fiziksel, kendisinde acize şiddet uygulayan kişilerin ilk denemeleri ağzı dili olmayan hayvan üzerinde başlamakta ve sonra çocuklara sonra kadınlara yönelmektedir.
Toplumda hayvan sevgisini yaygınlaştırmak için neler yapılmalıdır?
Herşeyden önemlisi ve önceliklisi toplumda hızla yaygınlaşan, hayvan üzerinde rant elde etmek amaçlılardan, hayvan korumayı, insanlık görevi olarak yapanların ayrıştırılması şarttır. Doğru ve dürüst derneklerin mutlaka maddi manevi desteklenmesi, yükün altında ezilmesinin önlenmesi, bizden sonraki mutlak tufanın önlenmesi şarttır. Eğer ki bu başarılır, doğru ve dürüst güçlendirilir ise, o zaman biz gibi dernekler toplumdaki tüm aksalıkları ve eksiklikleri layıkı ile yerine getirebilecektir.
Sizce Basın ve medya hayvan sevgisi ve hakları konusunda yeterli desteği veriyor mu?
Sizi ve çok değerli bazı basın mesnsubu dostlarımızı tenzih ederek, itiraf etmeliyim ki; özellikle son 5 yıldır, Basın ve medya maalesef iş yapan, çok az sayıda gerçek hayvan koruma derneğinde ziyade, sansasyonel, hayvanı hile olarak kendisine reklam malzemesi yapan, hayvanı para kazanma amaçlı kullanan derneklere ve kişilere ilgi gösteriyor maalesef.
Can severlere vermek istediğiniz bir mesajınız olur mu?
Canseverlere Allah'tan güç ve sabır dilerim. Asıl mesajı, hayvana karşı merhamet hissi taşımadığını sananlara vermek isterim izninizle: Yaşamaktan başka hiç bir talebi olmayan hayvanların; biz insanlara Tanrı’nın lütfu ve emaneti olduğunu unutmamaları , karşılarına çıkan muhtaç bir hayvanın mutlaka bir sınav meleği olduğunu hatırlamaları ve bu sınavı geçtiklerinde, bu dünyada da ahirette de, en cömet şekilde mükafatlandırılacaklarını hatırlamaları rica ederim.